Semptom Lacan’a Göre Neden Elzemdir. İdeoljinin Yüce Nesnesi Kitabından Şİmdiye Kadar Öğrendiklerim

Semptom ve sitnhome üzerine Zizek’in aktardıklarından yola çıkıp ve anladığım kadarıyla Lacan’ın bakış açıları üzerinden biraz bir şeyler karalamak niyetindeyim. Başarısız, beceriksiz ve yanlış olduğu durumlarda kendine olan sevgisini devam ettirebilme kuvvetine sahip olmayan biri olarak kitabın bu bölümünü bitirdiğimde bir sigara içtim ve biraz da sanıyorum doğru tabir olan narsistik kırılmayla birlikte teoriye doğru kızgınlığımla söylenmeye başladım.

Kızgınlığımın en temel sebebi bütün büyüyü kaçırmış, keyfi almış ve hayatı, yaşamı bitirmiş olduğu hissiydi. İnsanı ve yaşamı labirentin içinde ve çıkmaya çalışan bir fare olarak konumlandıran Lacan’ın bu benzetmesini beğenmemiş ve birazda öfkeliydim. Peki bu benzetmenin çıkarımını nereden yapıyorum? Lacan semptomun gerçek olduğunu söyler ve bu ne demektir? Teorisini nesne, dil ve özne şeklinde üç ayak üzerine oturtan Lacan, gerçek olanın üçünün de olmadığı, semptomun olduğunu ifade eder. Semptom bir yandan bizim simgesel düzende, ya da başka bir deyişle toplumsal hayatta varlığı devam ettiren, öznenin tutarlılığını ve bütünlüğünü koruyan şeydir.
Semptomun anlamlandırılması ile hazzı yaşarız ancak bunun çözülmesi semptomun yok olması için o semptomun verdiği keyiften kaçınmak gerekir. Sinthome da işte bu semptomu oluşturan keyiftir. Sinthome her şeyden önce semptomun tözü, özüdür. Lacan’a göre psikanalist için semptomun nedeninin ne olduğu, bu nedenin nesnel, somut ve genel geçer olup olmamasının bir önemi yoktur. Önemli olan semptomun anlamlandırılması ve bu semptomun verdiği hazzı yok ederek semptomu çözmektir.
Bu tanımlardan yola çıkarak, yapılacak çıkarım her şeyin manasızlığıdır. İnsanı ya nihilizme ulaştıracak ya da sürekli olarak kendi kendini gerçekleştireceği, kendi kuyruğunu yiyen yılan metaforundaki gibi, insan sürekli aynı tekrarın döngüsü içinde kalır. Semptomun çözülmesi bir anlamda hazzın kaynağı ise eğer, insanın bu iki seçenekten başka bir yolu olmadığı çözülebilir. Bu durumda bu döngü ve tekrardan kurtulunacak ise yeni bir semptomun oluşması elzemdir. Ancak bu durumda bir haz elde edilebilir. House dizisinin başkahramanı da bu anlamda incelenebilir.
Bu durum bana Camus’e atfedilmiş olan bir sözü hatırlattı. İnsan varoluşsal yaşadığı problem ile baş edebilmek adına kendini işine, hobisine vs. vermesini aslında insanın kendini eylediğini anlatan sözü aklıma geldi. Burada da Lacan ile bir kesişim bulunmaktadır, varoluşsal problemden kaçınmak için yapılan uğraşlar ile semptomlar yapılan mesele, hayatı anlamlandıran noktadır. 
Bu kitap her ne kadar ideoloji üzerine inşa edilmiş olsa da beni kendi içimde de bir yolculuğa götürüyor aslında. Bunları okurken tarafıma semptomu anlamlandırdığım, çözebilecek durumun olduğu ama bu hazza kapıldığım için çözmediğim ithamını hissettim. Lacan karşımda olsa ve bunu duysa sanırım Öteki’ye yaptığım projeksiyonu ortaya koyar ve bunların aslında kendi kendime yaptığım itham olduğunu dile getirirdi sanırım. Bir zaman önce birisinin bana sorduğu neden hala buradasın sorusuna verdiğim çünkü tembelim cevabını anımsattı.
Bu bakış açısıyla ideolojiye bir projeksiyon yapılabilir. Ancak kitap okurken korunması gereken iyi niyet ilkesini korumak ve yazarı anlamaya çalışmak önemli. Bu noktada bu projeksiyonlara pek de girme niyetinde değilim. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir